Hiç durmadan iste!.. Öyle bir kapıdan istiyorsun ki, O (celle celâluhu), Kendisinden isteyenleri geriye boş döndürmüyor.
Evet, Allah Rasûlü (sav) buyuruyor: “Acele etmezse, (sizden) herkesin duasına icabet buyurulur.”
“Acele” nasıl oluyor?
“Der ki: Yalvarıyorum, yalvarıyorum, bir türlü arzu ettiğim şeye nâil olamıyorum!”
Menkıbe ya, o büyüklere ait; Hazreti Cüneyd-i Bağdâdî bir şey için tam altmış sene Cenâb-ı Hakk’a yalvardı. Tam altmış sene…
“Altmış sene sonra verdi bana onu!” diyor.
Ama o yalvarmalar, dua olarak -Allah kapısında, o kapının tokmağına dokunma şeklinde “İcabet buyur Allah’ım!” şeklinde- onun defter-i hasenâtına kaydoldu.
Öbür tarafta, o defter teşhir edilince bir meşher-i a’zamda, “Allah Allah,
Ne kadar çok istemiş, hiç durmadan! Hiç ümitsizliğe kapılmamış, ye’se düşmemiş; ümitsizliği mâni-i her-kemal bilmiş, bataklık görmüş; uzağında durmuş ye’sin/ümitsizliğin.”
Çünkü yeis, kâfir sıfatıdır. “Allah’ın rahmetinden asla ümidinizi kesmeyin.
Şurası bir gerçek ki, O’na inanmayan kâfirler güruhu dışında hiç kimse Allah’ın rahmetinden ümit kesmez.” (Yûsuf, 12/87)
Evet, ümitsizlik kâfir sıfatıdır ama bazen mü’minde de bulunabilir.
Çünkü her mü’minin her sıfatı mü’min değildir, bazı sıfatları kâfir olabilir; bazı kâfirlerin, mü’min sıfatları bulunduğu gibi. Bunu da o çağın bülbülü/andelib-i zîşânı söylüyor.
Duamız: “Allah’ım! Ulu Dergâhından bizlere öyle bir lütufta bulun ki, Sen’den gayrı bütün mâsivâdan gelebilecek iyilik ve lütuflardan bizleri müstağni kılsın!”(Hz. Fetih)